Sayfalar

1.01.2008

Yarasa Kitabı

Acı ama gerçek
Bekir
Hüseyin
Bekir ve Hüseyin aynı mahalleden iki arkadaştı. En büyük eğlenceleri kumar oynamaktı.Ufak paralarla da oynasalar, serseri taifesine mensuptular,analarından babalarından kopardıkları paralar onlara yetmiyordu. Ufak tefek hırsızlıklarla günü kurtarmaya çalışıyorlardı.
-Ne diyordum abi? Geçen sene bir tefeci işi yaptık. Allah’tan şubede patlamadı o iş.Çok büyük para kaldırdık. Ama gayrımeşru kovalamaktan gelen paranın hayrını göremiyorsun. Karı kız, kumar derken bir senede eridi gitti onca para.
-Boşver şimdi, sen son işi anlat.


-Eskiden beri bu işlerdeyiz abi. Birkaç kez girip çıktık.
-İyi ama ucuz yırtmışsınız. Gaspın cezası epey ağır.
-Gasp değil be abi! Ufak tufacılık bizimki. Bakkal çakkal falan soyduk biz.
-Sizin son iş de bakkal işiydi değil mi?

Para bitince masada, güzel abiler mekana sürekli takılan kardeşlerine kredi açıyordu. Son zamanlarda Bekir, abilerin güzelliklerinden epey faydalanmış, iki milyar borç takmıştı, ödeyemiyordu. Birgün Bekir ve Hüseyin’i yazıhaneye çektiler. İki adam Bekir’i domaltıp yüzünü masaya yapıştırdı. Üçüncüsü ise Bekir’e bir bilardo sopası gösterdi. İki güne kadar parayı getirmezsen bunu götüne sokarım, şimdi siktir git, dedi.
-Ben aslında bu işlere tövbe edecektim abi. Son defa güzel bir iş bitirecektim. Parayı indiragandi edip köşeme çekilecektim. Kumardan biraz borcum birikmişti. Kumar borcu namus borcu. Bir an evvel o işi halledeyim, dedim. Bakkal soymak aklıma geldi. Aslında uğraşılmaz bakkalla falan ama zaman yoktu. Büyük iş iyi istihbarat gerektiriyor. En azından birkaç ay uğraşacaksın, gözetleyeceksin. Haksız mıyım abi?
-Zor iş tabi.
-Evet abi. Bekir kumarda çok para kaybetti. Epey borç yaptı. Mekan sahipleri arkaya çektiler Bekir’i. Donunu indirip domalttılar. Bir tanesi ıstakanın kalın ucunu..
-Oha ulan! Adam senin suçortağın.
-Yaa siktiret ibneyi. Adam buna ıstakanın ucunu soktu. İki güne borcunu vermezsen ıstakayı komple sokar, dişini kırarım, alıştırır, çalıştırırım, dedi. Sorsan inkar eder şimdi. Ben gördüm ya, ondan uyuz bana.
-Eee, sonra.


Bekir,gün daha akşam olmadan,Maltepe’de (Ankara) ufak bir bakkalı gözüne kestirdi. Taşıyabildikleri kadar sigara kolisi çalıp, tanıdık bir bakkala satacaklardı. Yazarkasadaki parayla birlikte borç kapanacaktı.
-O yüzden biz de kolay bir iş seçtik abi. Maltepe’de ufak bir bakkal buldum, şöyle kıyıda köşede.Ama işlek, götüreceğimiz birkaç koli malbuş gariban bakkala fazla zarar vermez. Zaten elim bollaşınca ödeyecektim.
-Sonra abi, Bekir ipnesi Maltepe’de bir bakkal buldu. Her zamanki gibi kasayı boşaltıp, sigara kolisi çalacaktık.
-Ulan sigara para mı eder be.
-Öyle deme abi, trink para.
Karanlık çökünce Hüseyin bir kamyonet yürüttü.Bakkala yanaştırdılarYakalanırlarsa
daha az ceza almak için,kepengin kilidini levye ile kırıp içeri girdiler. Aynı aletle yazarkasayı kanırtıp açtılar. İçinden çok az para çıktı. Bekir,’Allah kahretsin’,deyip tezgahın altındaki kağıt sepetine bir tekme savurdu, ağlamaya başladı. Sepet devrilince kağıtların arasında dolu bir kesekağıdı farkettiler. Hüseyin merakla içine baktı. Para doluydu! Paranın miktarı polis kayıtlarına beş milyar lira olarak geçecekti.

-Neyse abi, mahalleden Skoda’nın birini kaldırdım. Benim suçortağıyla Maltepe’ye gittik. Lavuk, levyeyi kilide taktı, uğraşıyor bir türlü attıramıyor. ‘Çekil lan kenara’ dedim, attırdım kilidi. Sonra yazarkasayı açtım, bir baktım para yok. Sinirden bi koydum tekmeyi, tezgah komple aşağı indi. Zaten o zaman farkettik çöpün içindeki kesekağıdını. Komple para dolu abi. Ben diyeyim on milyar, sen de yirmi milyar!
-Vay anasını! Yırttınız yani.
-Sonra Bekir Skoda kaldırmış…
-Hayatı yalan abi, o ne anlar araba kaldırmaktan. Sanattır bu iş, sanat.
-Neyse salla gitsin.
-Salla gitsin. Dükkana girdik, yazarkasayı açtık,para yok. Bekir zırlamaya başladı, beni zikecekler, diye.
-Eee, sigaralar yok mu?
-Var da,bir yere kadar. Çalıntı mal olduğu için ortak bakkal ucuza kapatıyor. Sonra bir baktım çöpün içinde kesekağıdı, içine bir baktım, para. Adam bakmazlar diye oraya koymuş.
-Şansa bak sen.


Yeterli parayı bulunca iki kafadar, sigaraları çalmaktan vazgeçtiler. Kamyoneti de orada bırakıp Kızılay’a yürümeye başladılar. Çok heyecanlı ve sevinçliydiler. Parayı Bekir taşıyordu. Az ileride bir travestiye rastladılar. Hüseyin travestiye sarkmaya kalkınca, suratına okkalı bir tokat yedi. Arkasından küfürler yağarken Hüseyin gülmeye devam ediyordu. Bekir de fırsatı yakalamış, onunla dalga geçiyordu. Yeniden yola koyuldular.
-Yok, onbeş yirmi milyar para değil de, bizim işimizi görür tabi. Sigarayı migarayı boşverip Kızılay’a inmeye başladık.Hüseyin iyice sevindirik olmuştu. İpne gitti labunyanın birine asıldı.Herif buna sumsuğu bir çaktı,lavuk iki seksen yerde. Ağzı burnu kan içinde kalmış,zırlıyor.Bunu kaldırdım,dedim“Oğlum Hüso,akıllı ol aklını almayayım.” Biz para derdindeyiz adam ne derdinde… Ondan sonra abi, aynen Kızılay’a devam.
-Şans işte.Neyse abi,tabi mangizleri görünce sigaraları unuttuk.Kıytırık skodayı da orada bıraktık,Kızılay’a kadar yürüdük.
-Bir de arada travestiden dayak yemişsin.
-Bekir ipnesinin uydurması abi,yok öyle bir şey.
-Oğlum,yediysen yedim de. Baksana adamlar polisi dövüyor. İki yumruk da sen yemişsin çok mu? He he he!
-Yok abi ya! Ne işim olacak o tiplerle. Istaka Bekir’in çenesini düşürdü.
-Tamam tamam,ha ha ha!

Kızılay’a vardıklarında bitirim ikili aralarında tartışmaya başladı. Bekir borçtan kalan parayı pavyonda yemeyi önermişti. Hüseyin ise paranın yarısını hemen istiyordu. Ortağına güvenmiyordu. Bekir’di bu, borcu da ödemez, paralarla kaçıp başka bir batakhanede tüketirdi. Daha da kötüsü, Hüseyin kendisinin de şeytana uyup uymayacağından emin değildi. Laf dalaşı uzayınca Hüseyin bıçak çekti. Gima’nın önünde Bekir’i kalçasından vurdu. İkisi de asılınca kesekağıdı patladı, paralar ortalığa saçıldı. Paraya kimse dokunamadı, çünkü arbedeyi gören tüymüştü. Sivil polis hariç…Aslında adamın mesaisi bitmişti. Sakarya’ya birkaç kadeh devirmeye gidiyordu. Olayı görünce polisliği tuttu, ikisinide enseledi. Daha dakikası dolmadan, eküri soluğu polis minibüsünde aldı.
Ama, asıl acı ama gerçek bundan da farklıydı.
-Hepsi tamam da,siz nasıl yakalandınız? Ne güzel işi bitirmişsiniz tertemiz…
-Hüseyin’in dallamalığı yüzünden yakalandık. Kızılay’da buna dedim ki, İsmetpaşada pavyona gidip paraları ezelim, borca da yeter karıya da. Adam tutturdu, ben payımı hemen istiyorum seninle pavyona gelmem diye.
-Allah Allah. Niye?
-Ne bileyim abi, uyuzluğundan. İş inada bindi tabi, vermedim parayı. Adam taktı bıçağı bacağıma,yine vermedim. Elimdeki kesekağıdına asılınca Gima’nın önü silme para oldu. Görsen ortalığı, millet paralara saldırdı, tutan cebine atıyor. Normal abi, açlıktan din iman kalmamış millette.
-Açlıktan tabi.
-Bir baktım abi, simitçiler var orada, silahı çeken koşuyor. Bu simitçiler var ya,komple zarbo abi.
-Yok yahu,o kadar da değildir artık.
-Hepsi abi hepsi.
-Neyse sağlık olsun. Hırsızlığın cezası fazladeğil. Yatar çıkarsın. Ahanda belgesel başlıyor…


-Neyse abi,Kızılay’a indik.
-Orada mı yakaladılar?
-Hı hı.Bu suçortağım olacak müptezel sağolsun.
-Senin de suçun yok mu? Kavga etmişsiniz haybeye.
-Haybeye olur mu abi, adam pavyona gidelim diyor. Kurnaz ya, bizi orada satıp kaçacak.
-Ne biliyorsun kaçacağını?
-Daha önce yemediği bok değil ki abi. Tuvalete diye kalktı, paralarla birlikte tüydü kumara. Dünyanın sopasını yediydim. Allahım şaşmıştı.
-Şimdi anlaşıldı mesele.
-Ondan sonra abi,taktım emaneti götüne. Kızılay’ın da ortası ha. Ama takke tepeden çıkmış bir kere. Bekir yavşağı torbayı kenarından tutmuş. Ben de asılınca paralar saçıldı ortalığa. Anında zarbolar damladı tabi. Sonrası burası işte, bildiğin hikaye.
-Vay be! İşi kuyruğuna getir,sonra bok et.
-Eee abi, sen nasıl yakalanmıştın?
-Ortağım sağolsun. Neyse sonra anlatırım.
Bir bakalım hangi filmmiş.
Yukarıda yazan acı ama gerçeklerin hepsini bu yazar bozuntusu kıçından uydurdu.
Ama yalanlar da gerçeklerden yapılır. Bekir diye bir sigara hırsızı gerçekten vardı. Istakayla diş kırma, travestiden yumruk yeme işlerini farklı kişiler anlatmıştı. Kimbilir daha hangi gerçek parçacıkları nerede kafamıza isabet etti.
Mesela hapishanede birisi bana gerçekten 4000 sayfalık yarasa kitabı olduğunu
söylemişti. Bu hikaye de oradan çıktı işte.
-Vay, yarasa belgeseliymiş.
-Çok acayip hayvanlar yav. Baksana suratı aynı tilkiye benziyor. Ben hepsini kan içiyor sanıyordum bunların, meyve sebze yiyeni de varmış.
-Bizim evde yarasalarla ilgili bir kitap var abi, tam dörtbin sayfa.
-Yuh ulan,devenin nalı.
-Valla diyorum bak.
-Oğlum yalan söyleme.
-Allah söylettiriyor abi.
-Batman’in ilki abi bu. Seyrettiydim ben. Jokerli olanı.
-Ben Joker’in hastasıyım zaten.Bu arada bak ne aklıma geldi: sizin evde de dörtbin sayfalık yarasa kitabı var mıydı? He he he!
-Bizde yok da, sende var gibi abi. Tamam bizi kıçından uydurdun ama, Bekir’i yarasa belgeselinden, beni ise Batman filminden önce dinlemek, hikayenin kurgusunu biraz fazla zorlamıyor mu sence?
-Sittiret Hüseyin. Matrix. Yalan dünya, herşey bombok.